7-17 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek etkinlik kapsamında, Osmanlı mutfağının en özel lezzetleri, Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî’nin ruhunu ve öğretilerini yansıtan özel bir menü eşliğinde sunulacak.
OSMANLI MUTFAĞININ EŞSİZ TATLARI
Matbah Restaurant, yüzyılların mirasını yaşatan tarihi atmosferinde, geleneksel tariflerle hazırlanmış Osmanlı mutfağına özgü yemekleriyle tanınıyor. Etkinlik boyunca misafirlere sunulacak menüde, saray mutfağından günümüze uzanan seçkin tatlar yer alacak.
Menüde, Buğdaylı Balık Çorbası,Gül Yapraklı Semizotu,Tarçınlı Kuzu Gerdanı,Mevlevi Pilavı (Hassaten Lokma),Mevlevi Mutfağının sofrasının vazgeçilmez tadı, Badem Helvası da yine menüde yer alıyor. Menüde oluşturulur iken kullanılan kaynaklar ise Nevin Halıcı’ya ait. Tüm yemekler, dönemin tariflerine sadık kalınarak, geleneksel pişirme yöntemleriyle hazırlanacak.
TARİHİ YARIMDA’DA RUHANİ BiR DENEYİM
Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî’yi anmak için düzenlenen bu özel etkinlik, yalnızca bir gastronomi deneyimi sunmakla kalmayacak, aynı zamanda Mevlâna’nın derin felsefesini yansıtan bir atmosferde gerçekleşecek. Tarihi Yarımada’nın büyüleyici dokusu eşliğinde, Mevlâna’nın sevgi, hoşgörü ve birlik temalarını simgeleyen bir deneyim yaşanacak.
REZERVASYON VE DETAYLI BİLGİ
Bu özel etkinlik için sınırlı sayıda rezervasyon kabul ediliyor. Misafirlerin, Matbah Restaurant’ın büyüleyici atmosferinde Mevlâna’yı anarken, Osmanlı mutfağının en özel tatlarını keşfetmeleri için erken rezervasyon yapmaları öneriliyor.
[email protected]
Matbah Restaurant, 7-17 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek bu etkinlik ile hem tarih meraklılarını hem de damak tadına önem verenleri bekliyor.
“HUUUU SOMATA SALAAAA”
Büyük İslam âlimi Mevlâna’nın eserlerinde verdiği reçete’ ler, bugün Konya mutfağının hâlâ önemli bir parçası…
Ünlü İslam düşünürü Mevlâna, hayat felsefesini açıklarken sembollerinin çoğunu doğadan seçmiştir. Gıdalar da bu semboller arasındadır. Mevlâna’nın, ilahi aşk şiirlerini toplayan Divan-ı Kebir adlı eserinde geçen “Hamdım, piştim, yandım” sözü, buna bir örnek. Ünlü âlimin, tasavvuf ile ilgili bilgilerin yanı sıra sunduğu yemek reçeteleri de, kendi çağının yemek kültüründen bizlere sunduğu birer hediye…
AŞÇIYA SAYGI
Sufizm, yani tasavvuf öğretisinde ‘mutfak’ çok önemli bir yer tutar. Dervişlerin eğitimlerine başladıkları yerdir burası. Amaç, sadece yemek pişirmeyi değil, aynı zamanda doğanın olağanüstü çabalarla insanlığa sunmuş olduğu yiyeceklere karşı saygı duymayı öğrenmektir. Yiyeceklerin en verimli, en uygun şekilde kullanımına ve tüketimine büyük önem verilir, işte bu yüzden, aşçılık Mevlâna zamanında en çok itibar edilen meslekti; hatta ruhani anlamda bir makamdı. Mevleviler, yüce yaratıcının sunmuş olduğu nimetleri büyük hünerle pişirdikleri ve kulların beslenmesine aracılık ettikleri için aşçılara büyük saygı göstermişlerdir. Bu hürmetin en büyük ispatı, Mevlâna’nın çok sevdiği aşçısı Ateş-baz Veli (ateşle oynayan ermiş kişi) öldüğünde, onun adına bir türbe yapılmasıdır. Dünyada adına türbe inşa edilen belki de tek aşçı olan Ateş-baz Veli’nin hazretleridir.
HER LOKMA İÇİN ŞÜKÜR
“Somat” (sofra) adabına da büyük önem veren sufiler, günde iki kez yemek yerler. Öğlen ve akşam… Sofrayı can’ lar (mürid) hazırlar. Tuz, yemeklerde törensel ifade taşır. Yemek onunla başlar, onunla biter. Hazırlıklar bitince, yemeğin yenmesine gelir sıra. Kazancı Dede, kazanın kapağını açınca, can’ lar kazanı ocaktan alırlar. Kazancı Dede’nin duası ile yemek daveti duyurulur. Elleri önde bağlı duran sufiler, kapıya gelince başlarını eğerek selamlaşır ve sofraya geçerler. Şeyhin katılımı ve duası ile yemeğe başlanır. Yemek esnasında kesinlikle konuşulmaz. Mevlevilerde yemek faaliyeti adeta bir ibadet halidir; yemek yerken kendilerine nasip olan lokmalar için devamlı şükrederler. Yemeğe topluca başlandığı gibi topluca bitirilir.
Osmanlı Saray Mutfak sanatını yaşatan Matbah Restaurant özenle seçilmiş ve aslına uygun olarak hazırlanmış Mevlevi Mutfağının eşsiz ve zengin lezzetlerini içeren MEVLEVİ SOMADI menüsü ile misafirlerini bekliyor.
Yorumlar
Loading…