TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) haftalık basın toplantısını düzenledi. Basın toplantısının önemli bir kısmını emek ve ekonomi gündemine ayıran Baş, tasarruf paketinden vergi paketine, gelir dağılımındaki eşitsizliklerden düşük ücretlere, emekçilerin yaşadığı sorunlardan İzmir’de yağış sırasında elektrik akımına kapılarak yaşamını yitiren yurttaşlara, gündemdeki birçok konuya ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.
‘İKTİDARIN EMEKÇİ, YOKSUL, HALK DÜŞMANI KARAKTERİNİ GÖSTEREN BİR SÖZDE TASARRUF PAKETİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ’
Emekçilere ‘omuz omuza mücadele etme’ çağrısı yapan Erkan Baş, basın toplantısında şunları kaydetti:
“Aslında iktidarın nasıl bir karaktere sahip olduğunu gösteren günlerden geçiyoruz. Bu yasama yılında neredeyse halkın gerçek gündemini içeren hiçbir kanun maddesini Meclis’in gündemine taşımayan iktidar, şimdi yasama yılı son bulurken, Meclis’in Anayasa’ya göre tatile girmesi gerekirken, Meclis çalışmalarını uzatmaya karar verdi ve tam anlamıyla kendi karakterini yansıtan yasaları apar topar, halkın gözünden kaçırarak çıkartmanın arayışı içerisinde.
Buraya gelmeden önce Tarım Komisyonu’nda Hayvan Hakları Yasası’nın görüşmeleri başladı, en tipik örneklerinden bir tanesi. Konuyla ilgili yıllardır çalışan, emek veren, düşünen, pratik olarak sahada çalışmalar sürdüren kitle örgütlerinin temsilcilerini bile dinleme ihtiyacı hissetmeyen, onların bu komisyonu izlemesini, söz söylemesini en doğal biçimde talep eden muhalefete sırt çeviren, meseleyi apar topar, üzerini örterek kapatıp yangından mal kaçırır gibi kanun çıkartmaya çalışan bir anlayış…
Ama şöyle bir hepsine birden bakalım. Yani ‘Meclis kapanacak mı, kapanmayacak mı? Neler konuşuluyor Meclis’te’ diye baktığımızda iktidarın emekçi, yoksul, halk düşmanı karakterini gösteren bir sözde tasarruf paketiyle karşı karşıyayız. Vergilerde halktan yeterince çalamadıklarını düşünüyor olmalılar ki yeni artışlara gidecekler, fatura yurttaşa bindirilecek. E hayvan düşmanı karakterlerini gösteriyorlar, öğretmen düşmanı karakterlerini gösteriyorlar, kadın düşmanı karakterleri 9. Yargı Paketi’ne dahil olmuş durumda. Ama öbür taraftan sokakta yaşayan yurttaşın, fabrikadaki, atölyedeki, plazadaki, hastanedeki, okuldaki emekçinin, emeklinin hiçbir derdi bu iktidarın gündeminde değil.
‘BU EKONOMİK YIKIMIN FATURASINI EMEKÇİYE, YOKSULA YIKMAK İSTİYORLAR’
Değerli yurttaşlar, şunun altını çizerek başlayacağım bu hafta: Biz yalnızca isimleri, şahısları değiştirmek için mücadele etmiyoruz. Bizim esas mücadelemiz işte bu siyaset anlayışının, bu siyaset ikliminin köklü olarak değişmesidir. Bu düzenin değişmesi için mücadele ediyoruz. Çünkü bu düzen değişmedikçe, isimler değişse de aslında hiçbir şeyin değişmeyeceğini deneyimle yaşadık, görüyoruz
ve biliyoruz.
Günlerdir iktidarıyla ve maalesef muhalefetiyle halkımız biraz da bu çarpık zihniyete ikna edilmek isteniyor. İktidar çıkıyor, bütün aygıtları, bütün aparatları, basın, yayın, her taraftan ortakları, küçük ortakları, en küçük ortakları ‘Ekonomik kriz var’ diye bir yalanı sürdürüyorlar. Muhalefet de çıkıyor ‘Para yok, kasa tam takır, o yüzden emekliye, emekçiye zam yapamıyorlar, yönetemiyorlar’ diyor. Biz de şunun altını çiziyoruz: Ortada bir ekonomik kriz falan yok, ortada ‘yönetemiyorlar’ denilecek bir durum yok. Burada amaçladıkları bir şey var, bu ekonomik yıkımın faturasını emekçiye, yoksula yıkmak istiyorlar. Yurttaşı sindirmek istiyorlar, bu vahşetin normalleştirilmesi için bir çaba
içerisindeler. O yüzden tam da aslında istedikleri gibi yönetiyorlar.
Mesela ne diyor Mehmet Şimşek o vergi paketinde? Çok kazanandan çok, az kazanan az vergi alınması ilkesiyle hazırlanmış bir paket. ‘Yalan’ sözcüğü yetersiz kalıyor. Buradan dil bilimcilere çağrı yapıyorum:
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin insanların gözünün içine baka baka, sistematik bir biçimde gerçek olmayan veriler paylaşıyor olmasına artık biz yalan dediğimizde kalıyor. Yani sözlüğe baktık, ‘yalan’ gerçek olmayan ifade demek. Burada gerçek olmayan ifadenin çok ötesinde bir şey var, sistematik bir biçimde devam ediyor.
Ne diyor mesela, ‘Pakette dar gelirli vatandaşlarımıza yönelik bir hüküm yer almıyor’. Bakın, o kadar acayip bir cümle ki bu. Zaten memlekette sorun dar gelirlinin sorunu değil mi? Yoksulun, emekçinin sorunu değil mi? Sen onun hayatını düzeltmekle yükümlü değil misin? Ama sanki onlara yeni bir vergi verilmiyormuş, vergi yüklenmiyormuş gibi bunu da bir övgü vesilesi, bunu da kendisine alkış bekleyen bir biçimde anlatan bir anlayışa sadece ‘yalancı’ demekle yetinemiyorum. Sevgili yurttaşlar, bu vergi paketinden, bu tasarruf paketinden beklentiniz hayatınızı bir nebze olsun rahatlatacak bir adım atılması değil mi?
‘TÜRKİYE BİREYSEL SERVET ARTIŞINDA DÜNYADA BİRİNCİ, MİLYONERLER SAYISINDAKİ ARTIŞTA İKİNCİ’
Şimdi iktidar böyle konuşunca, TÜSİAD Başkanı da çıkmış diyor ki ‘Yahu biz de fakirleştik, herkes fakirleşti’. Buna yalan demek yalanı normalleştirir. 2024 Yılı Küresel Servet Raporu var, herkes ulaşabiliyor. Bakıyoruz, Türkiye bireysel servet artışında dünyada kaçıncı biliyor musunuz? Dünyada birinci! İkinci bile değil, dünyada bireysel servetin en çok arttığı ülke Türkiye. Zenginlerin en zengin olduğu yer Türkiye. E hani ekonomi kriz, hani hepimiz fakirleşmiştik?
Zenginleştikçe zenginleşiyorlar! Aynı rapora göre milyoner sayısındaki artışta kaçıncı sıradayız? İkinci. Türkiye’de zenginler her gün zenginleşiyor, ama ekonomik kriz var değil mi? Devam edelim. Yurttaş beş parasız kaldı, ev almak hayal artık. Hani patronlar da sıkıntı da ya… Gelin bakalım, yurt dışında ev alan Türklerin sayısında bir patlama var, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yurt dışında evler alıyorlar. Bakın, 2023 yılında Dubai’de satılan en pahalı evi de bir Türk almış, 130 milyon dolar. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt
dışında ev alma oranı 2 katından fazlaya çıkmış. Yurt dışında para saçma rekoru kırıyor zenginlerimiz.
‘EN BÜYÜK 500 SANAYİ ŞİRKETİNDE MAAŞ ÖDEMELERİNİN SATIŞLARA ORANI YÜZDE 17’LERDEN YÜZDE 6’LARA DÜŞMÜŞ’
Bitti mi? Yok. Asgari ücrete neden zam yapmıyorlar? Patronlar zarara girer, fiyatlar artar, fiyatlar artınca da enflasyon çıkar değil mi? Çok basit, yani böyle anlatıyorlar. Hepsi sistematik olarak aynı cümleleri kuruyor, ‘Asgari ücrete zam yaparsak fiyatlar artar, fiyatlar artarsa enflasyon artar’. Peki 2023 yılında en büyük 500 sanayi şirketinde maaş ödemelerinin, ücret ödemelerinin satışlara oranı yüzde
17’lerden yüzde 6’lara düşmüş.
Yani daha önceki yıllarda toplam gelirlerinden yüzde 17’ler maaşa giderken şimdi yüzde 6.7’ye düşmüş. E ne oldu? En büyük şirketlerin maaşlarının satışlarına oranı son 40 yılın en düşük seviyesine geldi. Ücretlerden eksilen pay yurttaşa mı yayıldı? Ücretlerden eksilen payların hepsi patronları daha zengin yapmaya gidiyor. Ücretler düştükçe patronlar daha fazla kazanıyor. Başka hiçbir faydası yok, toplumsal tek bir faydası yok. Bizler hepimiz yoksullaşıyoruz, patronlar kazanmaya devam ediyor. Şimdi ne oldu? Asgari ücrete zam yapılmadı. Bu vesileyle bütün patronlar bunu fırsata çevirdi, özel sektörde herhangi bir yerde maaşlara zam yapılmıyor.
‘BU İKTİDAR BİZİ DÜNYADA GELİR DAĞILIMI EŞİTSİZLİĞİNDE DİP NOKTALARA TAŞIDI’
Sonuçta bu yalanları, bütün yalanlarını suratlarına çarpmaya devam edeceğiz. Çünkü külliyen yalan söylüyorlar. Milli gelirde emeğin payını düşürmekte rekor kırdılar. Tekrar ediyorum, milli gelirde emeğin payının düşümünde rekor bu iktidara aittir. Bu memlekette her şeyi alın teriyle üreten insanlar, emekçiler, bizler ama milli gelirden aldığımız pay her gün düşüyor. 5 liradan yalnızca 1’i emeğe düşüyor.
Bu ülkede yaratılan 5 liranın yalnızca bir tanesi emeğe düşüyor. Ama her nasılsa emeğe bir lira zam yapınca patronlarımız sıkıntıya giriyorlar, daha az kar edecekler diye paniğe kapılıyorlar. Türkiye, gelir dağılımındaki eşitsizlikte Afrika’nın en geri rejimleriyle yarışır halde. Bu iktidar ne yaptı? Bizi dünyada gelir dağılımı eşitsizliğinde dip noktalara taşıyan bir iktidar oldu.
O yüzden boş verin kardeşim bu edebiyatları! Çalışan fakirleşti, alın teriyle yaşayan fakirleşti, namuslu insanlar fakirleşti; zenginler daha zengin oldu, hırsızlar daha zengin oldu. Bilmeden, istemeden, yönetemiyorlar falan değil, bilerek, isteyerek zenginleri daha zengin yapmak için çalışan, yoksulun tepesine binen bir iktidar var memlekette.
‘PAZARLAR MÜZEYE DÖNÜŞTÜ, HERKES TEZGAHLARA BAKIP GEÇİYOR’
‘Sör’ Mehmet Şimşek bu programın yürütülmesinin aracısı. Değerli arkadaşlar, bakın günlerdir pazarları geziyoruz. Belki görmüşsünüzdür, bazı basın-yayın organları özellikle sosyal medyada, bir küçük çocukla pazardaki bir sohbetimize de denk geldi. Haftanın 4-5 günü, okulu yaz tatiline girmiş 6. sınıf öğrencisi pazarda çalışmak durumunda ve ekonominin gerçeğini ondan dinliyorsunuz.
‘Ben bu pazar tezgahında duruyorum’ diyor. Cebinde 5 lirası, 10 lirası olmayan vatandaş geliyor, elinden geldiğince de yardım etmeye çalışıyor. 6. sınıf öğrencisi durumu kötü olan insanlara pazar tezgahında yardım etmeye çalışıyor ama beyefendiler servetlerine servet katarken bize de ‘sus’ demekten başka, ‘kader’ demekten başka, ‘Böyle gelmiş böyle gider’ demekten başka hiçbir şey söylemiyorlar. Bu
memleketin ne yaşadığına ilişkin en küçük kaygısı olan herkesi, tüm siyasetçileri, en küçük bir vicdanınız varsa, görmek istiyorsanız pazarlara davet ediyorum.
Pazarlarda insanların nasıl çürük sebze meyve topladığını, pazarlarda insanların nasıl akşam saatlerinde gidip kalanlardan ucuza bir şeyler almaya çabaladığını, yarım kilo yeşillik almak için kaç tur attığını, pazarların neredeyse müzeye döndüğünü… Herkes bakıp geçiyor pazar tezgahlarını.
Yorumlar
Loading…